Evliliğin ilk yıllarında eşlerin birbirlerine duyduğu sevgi, güven, bağlılık ve paylaşım normal koşullarda geçmişin bir uzantısı olarak devam eder. Evlilik ilişkisinden bir şeyler umarak gerçekleştirilen yanlış evliliklerde ise ilişkiler çok mesafeli veya kendisi gibi düşünüp aynı beklentilere ve değer ölçülerine sahip olduğuna inanır.

Ancak evlilik yaşamınin daha ilk yılında, ortak görüş ve amaçların düşündüğü kadar çok olmadığını görmek ya da aileleri ve diğer dış uyaranların etkisiyle görüş ayrılıklarının çoğalması paylaşımı azaltacağından, uzaklaşmalar ve evlilik çatışmaları başlayabilir.

Çatışmayı başarıyla çözmek, iyi ve yapıcı yönlendirmeye bağlıdır.

Aile üyeleri, duygu ve düşüncelerinde birbirlerine ters düş tüklerinde ya da kararsız kaldıklarında genellikle iki olasılık vardır. Ya bu durumdan zarar görmeden sıyrılabilmek için yapıcı bir yaklaşımla çözüm arayacaklar ya da iletişimi zayıflatıp kopararak büsbütün çıkmaza girecekler.

Çatışma konusunda yapılan birçok çalışma, iyi yönlendirilen çatışmaların kişiyi başarılı bir çözüme götürdüğünü göstermiştir (Goldenberg, H., 1999; Beck, A. T., 1995).
İşyerinde, evde, toplumsal yaşantıda çatışma olması, düşünülenin tersine kişilerin her zaman sağlıksız ve olumsuz değil, iyi ve sağlıklı bir iletişim içinde olduklarını gösterebilir. Şöyle ki: insanlar, kendilerini ifade edebilecek rahatlık içindeyse, çatışma doğurabilecek olumsuz eleştirileri de rahatlıkla ortaya koyabilirler. Böylece sorunları açık seçik dile getirerek, çözüm ara yışına girme ortamı sağlanmış olur. Çatışma sonucunda kişiler, kendilerini birbirlerinin yerine koyarak, durumu daha iyi an-l ladıklarına inanıp olumlu bir durum değerlendirmesi yapabiliyorlarsa, çatışma yapıcı bir biçimde yönlendirilmiş demektir.

Düşünceleri paylaşmamak ve görünürde uyumlu gibi davranmak, olumlu bir çatışmayı engelleyerek var olan hosnutsuzluklari daha çok arttırır.

Yanlış anlama ve değerlendirmenin yarattığı çatışmalar, yapıcı bir tartışmayla çözülebilir. Bu da, önce çatışmayı yaratan, konuyla ilgili duygularımızı tanımamız, karşımızdaki kişinin duygularını anlamaya çalışmamızve uygun bir tartışma zamanının seçilmesini gerektirir. Karşımızdaki kişinin yorgun, bit-kin, sinirli, huysuz olduğu bir sırada tartışmaya girmek, çoğunlukla daha başında tartışmayı kaybetmek demektir.

Çatışma, birbirine karşıt görüşlerden kaynaklandığı zaman doğrudan doğruya sorunun çözümüne geçmek yararlı olur. Sözgelişi, kişi iki karşı fıkir arasında bir kararsızlık yaşıyorsa kararsızlığın bir çatışmaya dönüşmemesi için iki fikrin ortaya koyduğu olanaklar lehte ve aleyhte olmak üzere değerlendirilmelidir.

Evlilik ilişkisi içinde, eşlerin birbirlerinden bekledikleri davranışlara her iki taraf da kendi ölçülerine göre uyum sağlayamayabilir. Eşler, birbirlerinin kişisel alanlarını kontrol etmeye çalışabilir ve yaptırım gücü uygulamaya kalkabilir. Örneğin kocası
iş toplantılarında fazla zaman geçiriyor diye baş dönmesi, kalp çarpıntısı, baygınlık nöbetleri geçirerek, çaresizlik ve güçsüzlük taktiğini kullananların yanında, tehdit, duygusal şiddet gibi güç gösterileriyle yaptırım gücü kullananlar da vardır. Birbirlerine tutarsız gelen kural ve davranışların ortaya konmasında bir yaptırım gücü uygulanan eş, o anda sükünetini korusa bile bir süre sonra bunun cevabını verecektir. İlişkiyi zedeleyen ve nezaketten yoksun davranışlara maruz kalan eş, güçsüzlük ve çaresizlikten kurtulma duygularını değişik şekillerde ifade edebilir; psikosomatik hastalıklara sığınmak, gerekmeyen yerlerde bile devamlı şikâyet eden bir kadın olarak, “dırdırlarıyla” kocasına rahat vermemek, surat asmak, kocasının istediği şeylerin tersini yaparak kavga çıkarmak gibi.

Evliliğin ilk aylarında eşler, birbirlerini daha çok anlamaya ve hoşnut etmeye çalışabilir, hataları görmezden gelebilir. Ancak hataları biriktirip yaptırımlara uyum sağladıkları için kendilerine kızabilir ve daha sonra bu kızgınlığı şiddetli bir tepkiyle, ayrılık girişimiyle ortaya koyabilirler. Bunun için güç mücadelelerinin nerelerde odaklaştığını fark ettiren, yeni bir ilişki biçimi kurabilmelerine yardımcı olabilecek bir terapi arayışı içinde olmaları ve terapiyle yeni bir aile sistemi oluşturulması, birbirlerini seven çiftleri, trajik sonuçlardan alıkoyar.