İnsanın  zaman zaman bir şeylerin eksikliğini hissetmesi sıkıntı verir. Ancak eksiklik duygusunu yaşamadan da bireyin kendini aşabilmesi, gelişebilmesi olası değildir. Bir eksikliğin farkında olmak, bireyi güdüler, bunun telafisi için de harekete geçirir. Değersizlik duygusu ise bireyi güdüleyemeyeceği için hareketsiz bırakır.

Kendisini diğer insanlardan daha değersiz olarak algılayan insan, değersizlik inancına anne babanın yeteri derecede değer vermeyen davranışları ile sahip olur. Bir insana değer vermek; onu anlamaya çalışmak ve olduğu gibi kabul etmek anlamına gelir. Başkalarının örnek gösterildiği kendi potansiyellerinin yetersiz görüldüğü, iletişimin yanlış ve yetersiz olduğu ailelerde kendine değer verme duygusu sağlıklı gelişemez. Kendine değer vermeyi öğrenmemiş insan da, başkalarına değer vermeyi beceremez. Değersizlik inancı taşıyan bir insanın diğer insanları küçümsemesi de yüceltmesi de, kendi değersizlik duygularının yansımasıdır. Çok beğendikleri, hayranlık duydukları kişiye karşı bilinç dışı düşmanlık duymaktadırlar. Çünkü değer verdikleri insanla karşılaşmak her seferinde onlara kendi yetersizliklerini hatırlatır. Yetersizlik duygusunu bastırabilmek için de hayranlık duygularını abartılı bir şekilde ortaya koyarak, değer verdikleri kişiyi tahtından indirmek için kullanırlar. Kendi yakınlarını ve kendisine değer veren insanları da kendisi gibi değersiz birine değer verdikleri için değersiz bulurlar.

Bir insanın ne olması gerektiği ile ne olduğu arasındaki tutarsızlık, değersizlik inancının doğal bir sonucudur.

İnsanın kendini olduğu gibi algılayarak saygı duyabilmesi, kendisine ilişkin gerçekleri gerçekçi bir biçimde algılayabilmesi anlamına gelir. İnsanın kendi potansiyeli ve eksikliklerini bilinçli bir şekilde algılayabilmesi ise, kendisine  daha hoşgörülü, çevresi ile daha iyi ilişkiler içinde olan bir konuma getirebilir.