İnsanların sevgilerini ifade etmek için farklı tarzları vardır. Söze dökülen “seni seviyorum”,  “elbisen ne kadar yakışmış”, “bugün ne kadar hoş görünüyorsun” gibi sevgiyi ve hayranlığı belirten sözleri söylemek ilgi göstermek ve dokunmak karşımızdakine sevildiğini hissettirir. Ancak sevgisini kendi ölçüleriyle gerekli gördüğü şekilde ortaya koyan ya da bunu sevdiği kişiye hissettiremeyen bir kişi hayal kırıklığı yaratır. Karşı tarafta sevilmediği duygusunu uyandırabilir.

Bireylerin yetiştirilme biçimleri birbirinden farklıdır. Ailesi tarafından çok sevgi gören, sevgi sözleriyle şımartılan bir çocuk sevgi ve onaya çok ihtiyaç hissedebilir. Evliliğinde eşinin bu ifadeleri ortaya koymaması kendisini mutsuz edebilir. Sevilmediğini düşündüğü için o da sevgisini gösteremeyebilir. İlişkilerinde sorunlar belirebilir. Bu bakımdan evlilik öncesi arkadaşlıklarda çiftin birbirlerinin sevgi dilini anlamaları ve uyum sağlamaları gerekir. Saatlerce günlük olayları uyum içinde  tartışabilen, birbirlerini rahat ettirmek için hizmet vermeye çalışan, birbirlerinin bir dediğini iki etmeyen ancak ilişkilerinde  sözel sevgi ifadelerine yer vermeyen geleneksel çiftlerin de davranışlarının temelinde sevginin var olduğunu kabul etmek gerekir. Sosyal maske ve savunmaların ortadan kalkmasıyla kurulan yakın ilişki, birbirine güven duymak ve güvenilir olmayı da beraberinde getirecektir. ( Winnicott, D. W.)

İlişkinin “ben” boyutundan çıkıp  “biz” boyutuna gelebilmesi çiftin birbirine duyduğu güvenin ve yakınlığın bir simgesidir. Ancak burada da güçlü olan tarafın diğerini kendi yankısı haline getirmesi, ilişkinin gelişme potansiyelini durdurma tehlikesi söz konusudur.